İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
Phrasals | ||
Öbek Fiiller | explain to f. | -e anlatmak |
Öbek Fiiller | explain to f. | -e açıklamak |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | try to explain f. | açıklamaya çalışmak | ||
I have tried to explain this idea in recital M of my report in particular. Raporumun özellikle M bölümünde bu fikri açıklamaya çalıştım. More Sentences |
||||
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | explain (someone or something) to (one) f. | (birine birini/bir şeyi) anlatmak | ||
Explain to me in detail how it happened. Bana nasıl olduğunu detaylıca anlatın. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | explain (someone or something) to (one) f. | (birine birini/bir şeyi) açıklamak | ||
I also wish to take this opportunity to explain to Parliament the Commission's position on this report. Ayrıca bu vesileyle Parlamentoya Komisyonun bu rapora ilişkin tutumunu açıklamak istiyorum. More Sentences |
||||
Technical | ||||
Teknik | try to explain f. | açıklamaya çalışmak | ||
I shall try to explain what I mean. Ne demek istediğimi açıklamaya çalışacağım. More Sentences |
||||
Teknik | try to explain f. | anlatmaya çalışmak | ||
I had a few problems at home, trying to explain this open coordination to the Austrian public. Bu açık koordinasyonu Avusturya kamuoyuna anlatmaya çalışırken evde bazı sorunlar yaşadım. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | try to explain away a matter f. | ağız yapmak | ||
Genel | have difficulty to explain f. | anlatamamak | ||
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | explain someone or something to someone f. | birine birini/bir şeyi anlatmak | ||
Öbek Fiiller | explain someone or something to someone f. | birine birini/bir şeyi açıklamak | ||
Speaking | ||||
Konuşma | I'm trying to explain expr. | açıklamaya çalışıyorum | ||
Konuşma | what I try to explain expr. | anlatmak istediğim | ||
Konuşma | it's hard to explain expr. | açıklamak zor | ||
Konuşma | you don't have to explain expr. | açıklamak zorunda değilsin | ||
Konuşma | allow me to explain expr. | açıklamama izin verin | ||
Konuşma | there isn't any time to explain expr. | açıklayacak zaman yok | ||
Konuşma | I can't explain it to you expr. | bunu sana açıklayamam | ||
Konuşma | it's hard to explain expr. | bunu açıklamak zor | ||
Trade/Economic | ||||
Ticaret/Ekonomi | invitation to explain i. | izaha davet | ||